28 Mayıs 2013 Salı

sinemanın hareketli sezonu

festival filmleri sezona pıt... pıt... değil, patırpatır! yağıyor.
festival zamanına benzer bir yoğunluğu şu sıralar sezon sinemalarında yaşamak pek mümkün.
işte onlardan yakalayabildiklerim:


pedro almodovar'ın, -türk film ithalatçılarının yabancı filmlere isim koyma konusundaki şahikalarından biri olan- "aklımı oynatacağım" adıyla vizyondaki üçüncü haftasına girdi. ustaların da zaman zaman boş filmler çekme hakları var tabii; bari eğlenceli olabilseydi..


dustin hoffman'ın ilk yönetmenlik denemesi "dörtlü" (quartet) pek bir beklentiyle gittiğim ancak biraz "bayık" olarak tabir edebileceğim bir filmdi. yaşlılık ve opera iyi sonuç verir zannetmiştim.
sorun senaryodaydı sanki; bir türlü ilerlemiyordu. halbuki bir tiyatro oyunundan uyarlanmıştı; karakterlerin, diyalogların, durumların sağlam kurulmuş olması gerekirdi. maalesef değildi.
maggie smith'in sahneleri bir nebze daha iyiydi; malum, kendisi inanılmaz bir aktrist!
filmin en zeki sahnelerinden biri de; opera ile rap'in karşılaştırıldığı sahneydi..


françois ozon'dan, ustası olduğu tekinsiz atmosfer kurmada benzersiz bir örnek daha: "evde" (dans la maison). belki de ozon'un başyapıtı. hikaye yazma/anlatma üzerine, başka hayatlara sızma üzerine, burjuva ailenin kırılganlığı üzerine muhteşem bir film. "evde"nin en büyük artılarından biri oyuncuları; hele fabrice luchini çok iyi!


malik bendjelloul'un oscarlı belgesel "bir şarkının peşinde" (searching for sugar man) "hayran" olmanın nasıl bir şey olduğuna dair enfes bir belgesel.
evet, unutulmaya terk edilmiş olan rodriguez özel ve sıradışı bir insan olabilir; barlarda dinleyicilere arkası dönük şarkı söyleyecek kadar utangaç ve alçakgönüllü bir müzisyen olabilir; 1969 ve 1970'te birer albüm çıkarıp bir daha müzik piyasasında adı sanı duyulmamış; enfes sözler yazmış olabilir; müzik endüstrisinin yapımcılarına sorulduğu zaman, "inanılmaz bir sesti, yorumdu, her şey tamdı ama olmadı, satmadı, iş yapmadı" diyebilirler; rodriguez kendi ülkesi amerika'da iş yapmazken güney afrika'da yarım milyon albüm satacak kadar ilginç bir öyküye de sahip olabilir; ancak bence film rodriguez ve bütün bunlar hakkında değil; film, onun akıbetinin peşini bırakmayan iki güney afrikalı hayran hakkında. onlar olmasa ne rodriguez anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğardı, ne de bu film olurdu.


3 yorum:

  1. danzon, konuyla alakasız olacak ama; bu haftasonu üsküdar da olacağız.bu civarda gidebileceğimiz tiyatro nedir, bilgi verir msin?

    YanıtlaSil
  2. Merhaba buket hanım, Sezon kapandı sayılır ancak sürgün diye bir oyun var Üsküdar tekel sahnesinde, ben de merak ediyorum ama daha seyretmedim, bir sonraki haftasonun izleyeceğim. Yine de öneririm:
    http://www.tiyatrodunyasi.com/haberdetay.asp?haberno=6594

    YanıtlaSil