23 Şubat 2013 Cumartesi

interior. leather bar. / james franco & travis matthews




geçen sezon istanbul sahnelerinde izlediğim en iyi oyunlardan biri "ara" idi. çetin sarıkartal'ın yönettiği oyun hakkında yazamamıştım. bugün !f istanbul'da "interior. leather bar." (iç. leather bar.) filmini izleyince, aklıma "ara" geldi.

"ara" üç katmandan oluşan bir oyundu. katmanlardan birincisi oyuncuların kendileri olma gerçekliği, ikincisi oynadıkları oyunun gerçekliği, üçüncüsü ise oyunun içindeki oyunun gerçekliği. "ara"nın bu üç gerçeklik arasında gidip gelen bilmecemsi halini takip etmek keyifli olduğu kadar gerilimliydi; "ara", "oyun" gibi oyundu.

hollywood'un ünlü ve yakışıklı aktörlerinden james franco ile travis matthews'un yönettikleri "interior. leather bar.", william friedkin'in 1980 tarihli al pacino'lu "cruising" filminin sansüre uğramış S&M barlarda geçen 40 dakikasını yeniden yorumlama üzerine kurulu.

film, aynı "ara" gibi üç katmandan oluşuyor. bunlardan ilki filmde yer alan gerçek kişiler; oyuncular, yönetmenler, sahne ekipleri, bunların hepsi kendileriler; filmde hiç kimse bir başkasını oynamıyor.
ikinci katman, "cruising" filminin yeniden yorumlanan sahneleri; bu sahnelerde oyuncular belli karakterlere bürünüyorlar.

filme esas ilginçliğini ve biricikliğini sağlayan üçüncü gerçeklikte ise "cruising"in yeniden yorumlanan sahneleri çekilirken kamera arkası ve yaratım sürecini belgeyen "making-of" görüntülerini izliyoruz. ancak, bir zaman geliyor anlıyoruz ki, aslında bunlar belgesel değil, kurmaca. yani, bu belgesel gerçekliğinin de senaryosu yazılmış. daha doğrusu film baştan bu şekilde tasarlanmış. seyirciye bunun fark ettirilme şekli de mükemmel. filmin üçte biri geçmişken, oyunculardan ikisi makyaj odasında "gay misin, hiç filmlerde öpüştün mü" gibisinden sohbet ederken, mekandan gelen ama görünmeyen bir dış ses oyunculardan birine "onun sana sorduğu soruları sen de ona sor" diyor. başka bir sahnede başrol oyuncusu makyaj masasında oturmuş dertli dertli senaryoya bakarken yakın plan çekim bir anda uzaklaşıp, üç mekan öteden aynı sahneyi gösteriyor; üç-dört ayrı kamera sahneyi belgemekte, hemen ardından bir dış ses "tamam, kağıdı indirebilirsin" direktifi veriyor. bir dieğr sahnede; oyuncu sırtını bahçe duvarına dayamış yerde otururken bir yandan da elindeki senaryoyu okuyor ve okudukları şunlar: "oyuncu sırtını bahçe duvarına vermiş yerde oturmakta ve senaryoyu okumaktadır."

tabii, bu bir nevi brechtyen yabancılaştırma efekti ve, kurmaca ile belgeselin birbirine karıştığı, gerçekliğin belirsizleştiği anlatım tarzı sırf hoşluk olsun diye yapılmadığı için daha da değerli. yönetmenler james franco ile travis matthews bu anlatım tarzı sayesinde porno ile belgesel arasındaki geniş skalada gezinen orta metraj filmleri (sadece 60 dakika) sayesinde; cinsiyetin toplumda ve sinemada temsiliyet şekli, oyuncunun ve sinemanın sınırları, sanatın özgürlüğü ve hollywood sinema endüstrisinin kuralları gibi kallavi konuları çok ustaca ve sarkıtmadan sorguluyorlar.

film boyunca başrol oyuncusunun bir kaç kere tekrar ettiği" sırf arkadaşı olduğum için kabul ettim, yoksa aslında ben james franco'nun bu filmi çekerek ne yapmak istediğini anlamış değilim" sözü; franco ile matthews'ün asıl dertlerinin "cruising"in sansürlü 40 dakikasını yeniden yaratmak olmadığını, esas dertlerinin onu araç olarak kullanıp derinlere inmek, ağır konuları tartışmak istemeleri olduğunu anladığınızda o kadar ironik ki!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder