11 Ekim 2012 Perşembe

beyrut'un hüznü ve neşesi


salı akşamı akbank caz kapsamında garaj'da ibrahim maalouf ve grubu konser verdi. başta biletleri tükenmişti, ben de ümidi kesmiştim; sonra bir ara, bilet var mıdır ki diyerek şansımı deniyim dedim, meğer ek biletler satışa çıkmışmış; çok sevindim.

ibrahim maalouf konuşmayı seven bir trompetçi; bıraksak bütün konser sadece konuşabilirdi herhalde.
ama maalesef coğrafya ve genel kültür bilgisi biraz sallantılı; beyrut-paris uçağının istanbul üzerinden geçtiğini, natasha atlas'ın türk olduğunu falan söyledi ki; istanbul'da ilk konseri olmasının heyecanına ve kontrolsüz mutluluğuna vermeyi tercih ettik; maalouf'u bağrımıza bastık.
belli ki o da "bizi" çok seviyor; istanbul'la ilişkisi derin ve anlamlı; üç-dört saat boğaz kenarında yürüyüp beste yaptığından bahsetti.
karşılıklı duyulan bu sevgi konserin tipik bir caz konseri formatını (yani: bis dahil 90 dak) aşmasını sağladı, hatta maalouf ısrarlı hayranlarını kıramayıp konserin set listinde olmamasına rağmen "hashish"i bile mırıldandı trompetiyle.

aşırı sempatik, yerinde duramayan, trompeti ile beş yaşında bir çocuk gibi haşarı bir şekilde ama müthiş bir kıvraklık ve ustalıkla oynayan, müziğini küçük muzipliklerle süsleyen ibrahim maalouf bir yandan da hüzün, anlayış ve kaygı yüklü hikayeler anlattı; hele "beirut" adlı parçasının çıkış hikayesi oldukça dokunaklıydı.
amin maalouf vesilesiyle o topraklara aşina olmuş, souer marie keyrouz'un içli ve kalın sesinden dinlediğim melkit, maronit ilahileriyle o topraklardaki çeşitliliğin farkına daha iyi varmış, en son da wajdi mouawad sayesinde o topraklardaki trajedileri anlamaya başlamış biri olarak ibrahim maalouf'un 12 yaşında bir ergenken, ateşkes ilan edilmesi üzerine, yaz tatili için paris'ten geldiği köyünden kaçarak 5-6 saatliğine sokaklarında dolaştığı beyrut izlenimleriyle bestelediği "beirut"un önce hikayesini sonra da kendisini dinlemek çok etkileyiciydi. 

maalouf o yaştan beridir beste yaparken kulaklarını bütünüyle kapatan kulaklıklarını takar uzun yürüyüşlere çıkarmış, ama kulaklıklarda müzik olmazmış; etrafın seslerinden uzaklaşır, sanki su içindeymiş gibi bir durum oluşurmuş.. ayrıca; konserlerinde, evde beste yaparkenki haline en yakın olabilecek rahatlıkta, yani eşorfmanlar içinde olmayı tercih edermiş..

salı akşamı ibrahim maalouf hayranı olduğu istanbul'da ilk defa konser verdi. sanki bundan sonra onu daha sık kentimizin konser sahnelerinde göreceğiz, çünkü en az onun istanbul'a hayran olduğu kadar istanbul'da da onun hayranları var; ve karşılıklı çok iyi anlaştık...

2 yorum:

  1. maalouf'un sadece coğrafya ve genel kültürü değil kendi kişisel müzik tarihi bilgiside sallantılı :) benim bildiğim maaoluf 2008den beri istanbulda sahne alıyor. aynı festivalin 18.ncisinde "babylon"da, geçen sene caz festivalinde "salon iksv"de sahne aldığını hadi unuttu bu sene daha 7 ay önce borusan müzikevi'nde siyah eşofmanlarıyla ne yapmıştı acaba? belki hatırlaması için aynı sahnede konser vermesi gerekiyor :) kaçırdıklarım var mı bilmiyorum ama istanbul gibi sahnesi, kulübü bol bir şehirde :) 4 konserinin 4ünüde farklı yerlerde vermiş ender kişilerden maalouf. kimbilir belki istanbul'a ve diğer şehirlerimize daha sık geldi. ne güzel bir sanatçının her konserini ilk konser heyecanı ve dinamizmiyle verebiliyor olması :D

    YanıtlaSil
  2. caz festivali 3 ay önceydi. bizleride balık hafızalı yapacak maalouf aynı senede 3 konser. çok sık gelecek çookkk. kaçıranlar üzülmesin.

    YanıtlaSil