17 Mart 2012 Cumartesi

"vahşi zevkler"den


“Kasaplardan biri hayvan kesiminin nasıl gerçekleştiğini anlattı ve bu işlemin yapıldığı yeri gösterdi. Onu pek iyi anlayamadım ve hayvan kesimi hakkında yanlış ama korkunç bir düşünceye kapıldım; çoğu zaman olduğu gibi gerçeğin, hayal gücümün yarattığından daha az bir etki yaratacağı duygusuna kapıldım, bunda yanılmışım.
Bir dahaki sefere mezbahaya vaktinde geldim; Pentekost Bayramından önceki cuma günüydü, sıcak bir haziran günü; keskin tutkal, kan kokusu ilk ziyaretimden daha yoğundu, tam iş zamanıydı, küçük toprak avlu hayvanlarla doluydu, hayvanların bir kısmı da kesim salonuna bitişik hangarda bulunuyordu.

Kesim salonuna girdim ve kapının kenarında durdum; bunun nedeni, içerinin, hayvanların yerini değiştirmeleri yüzünden oldukça sıkışık olması, ayrıca yukarıdan damlayan kanın oradaki bütün kasapların üzerine sıçramasıydı. İçeriye girmiş olsaydım, her yanım kan içinde kalacaktı.
O sırada hayvanı çengele asıyorlardı, bir başkasını rayın üzerinden kaydırıyorlardı, bir üçüncüsü ise, kesilmiş bir sığırdı. Beyaz ayakları havaya dikilmiş yerde yatıyordu, kasap ise derisini yüzmekle meşguldü. Girdiğim kapının tam karşısındaki kapıdan iki adam, oldukça besili kızıl bir sığırı sürükleyerek içeri sokuyordu. Kapıyı geçer geçmez, kasaplardan biri uzun saplı baltasıyla hayvanın boynuna vurdu. ……”


- lev nikolayeviç tolstoy

"vahşi zevkler" kitabının içindeki “ilk basamak (et yiyiciler)” adlı makaleden
çev.: dominik pamir, kaos yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder