4 Mart 2012 Pazar

1924 / murnau / der letzte mann







meğer david fincher'in mekanda hiç bir engel tanımadan dolaşan, katlar arasında, pencerelerin içinden dolaşan kamera hareketlerinin kökeni 1920'lerin başına kadar gidiyormuş. bu işin babası da f. w. murnau'ymuş; o güne kadar daha çok statik kalan kamerayı hareket ettirerek sinemaya dinamizm katan yönetmen. murnau'nun "der letzte mann" (son adam) adlı filminin sonunda tek bir plan sekans var ki, üzerinden neredeyse 90 yıl geçmiş olmasına rağmen hala teknik olarak çok etkileyici.



meğer, 20'lerin ikinci yarısından itibaren ilk filmlerini çekecek olan eisenstein'ın hızlı kurguyu öne çıkartan anlatım dili daha ortada yokken murnau'nun kamera hareketleri duyguları, düşünceleri seyirciye iletmek için yeterince yetkinmiş. öyle ki, murnau "der letzte mann"'da ara yazılar bile kullanmamış; tam bir sessiz-sözsüz film.
"der letzte mann"daki yakın çekimler (özellikle yaşlı kadın çekimleri) ise eisentein'ın "potemkin zırhlısı"nın ünlü merdiven sahnesindeki yakın çekimlere çok benziyor; aynı dışavurumcu ifade.

"der letzte mann" içerik olarak gogol'un "palto"sunu andırıyor; üniformaya yüklenen önem, insanların üniformalar/kıyafetler üzerinden varoluşlarına anlam katmaları.
filmin konusu kısaca; otelin yaşlı doorman'i (kapıcısı) görevinden alınır ve tuvalet görevlisi yapılır. yaşadığı mahallede üniforması sayesinde önemsenen yaşlı adam, elinden alınan üniformasını geceleri otelden çıkarken aşırır ve mahalleye üniformalı girip çıkmaya devam eder. taa ki..


emil jannings yaşlı adamda harikalar yaratıyor. müthiş bir makyaj, saçın taranma şekli ve özellikle de yüzüne eklenen sakal ve bıyık jannings döktürüyor. sean penn, edward norton, gary oldman gibi oyuncular, canlandırdıkları karaktere nüfuz etme konusunda saçın ne kadar önemli bir faktör olduğunu emil jannings'ten öğrenmiş olmalılar..

filmin otel önünde geçen dış mekan sahnelerinin gerçek sokaklarda çekilmediği anlaşılıyor. derinlik hissini kuvvetlendirmek için çok gerilere sadece gölgeleri gözüken hareketli oyuncak arabalar ve insan silüetleri yerleştirilmiş.
günümüzün seyircisi sadece ön planda olan olaylara değil de, etrafa da dikkatlice bakıyorsa, bunları fark etmesi çok normal; eminim bu filmi zamanında seyirciler müthiş bir gerçeklik hissiyle izlediler. kaldı ki bu görsel efektlerin el emeği göz nuru hali ve (muhtemelen kukla ve gölge tiyatrosu tekniklerinden esinlenilerek) mekanik olarak çözülmüş olması hayranlık verici. "der letzte mann" bu niteliğiyle, büyük ihtimalle michel gondry'ye ilham veren filmlerden biri olmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder