5 Ocak 2012 Perşembe

saffet anne'nin ardından...


yüz yıla yaklaşan yaşamının son on senesinde tanıdım onu. anneannemi ve ciciannemi kaybettikten sonra, o benim için yeni bir nine oldu. gerçi ben ona hep “saffet hanım” olarak hitap ettim; son iki yıldırsa o “bana 'saffet hanım' deme, 'saffet anne' de” diyecek kadar yakınlaştırdı beni kendisine. “nine”, “hanım”, “anne”, hitap şeklim ne olursa olsun, o aslında benim arkadaşımdı, yaştaşımdı, “aşkım”dı; aklı, zekası gençti, duyguları taptazeydi. esprilerine yetişmek çoğu zaman “zaman alıyordu”; o çoktan bir sonrakine geçmiş oluyordu. sayısız öğle yemeği sofrasından karnımda gülme krampları gözlerimde yaş, ayaklarım geri geri giderek ayrılmak zorunda kaldığımı hatırlıyorum. o, arkasında bıraktığı yaşanmışlığın zerre kadar ağırlığını hissettirmeden, etrafına taze ve muzip gözlere bakabilen, etrafındakilere kıymetli olduklarını hissettiren bir “hanım”dı.

son on yılda ister sıcak bir yaz günü mütevazi bir öğle yemeği olsun, ister yaşgünü kutlaması, isterse ada’da mehtap daveti, sayısız kere sofrasına konuk oldum, onun ve ailesinin cömert misafirperverliğinden payıma düşeni aldım… bir seferinde çıtır çıtır, kabarık kabarık peynirli puf böreklerine iştah ve keyifle yumulduğumu fark etmiş olmalı ki, ondan sonra ne zaman sofrasında bulunsam, “senin için özel olarak yaptırdım” puf böreklerini o sofradan eksik etmedi.

on yılda uzun uzun onunla aynı mecliste oturup anlattıklarını dinleme, fikirlerinden feyz alma, hatta bir-iki kere onunla başbaşa sohbet etme şansına erdim. umarım kırıntı da olsa bir şeyler öğrenebilmişimdir; kalp kırmamak, hoşgörülü olmak, yaşanılan her anın keyfini çıkarabilmek, hayata açık, geniş ve farklı bakabilmek, bakmanın ötesinde yaşama cesaretini göstermek, inandıkların uğruna yılmadan uğraşmak...

ailesinin bütün erkekleri bir şekilde şehir dışında olduğu için, 2010 yılının sonbaharında akademi’de düzenlenen tanpınar sempozyumunda ona kavalyelik etme onuruna ermiştim. hayatımın en güzel, unutulmayacak günlerinden biriydi.
sayısız insanı büyülemiş, sohbeti ve zekasıyla etkisi altına almış, tabir-i caizse “feleğin çemberinden defalarca geçmiş” biri olarak, oturum öncesi okulun kafesinde otururken toy bir konuşmacı gibi yüreği pırpır atıyordu; “konuşabilecek miyim, umarım dinleyicileri sıkmam, içerisi kalabalık mı…” deyip duruyordu. ne zaman ki sahneye çıktı; endamı, hali ve tavrıyla adeta devleşti. söz ona geldiğinde ise, daha ilk anlarda salondaki herkesi etkisi altına almıştı bile.

tanpınar’ın ilham perisi, bir istanbul hanımefendisi saffet tanman yeni yılın ilk günlerinde bizlerden ayrıldı.
bütün yakınları gibi ben de kendisini çok özleyeceğim…

5 yorum:

  1. başınız sağolsun danzon.. böyle kıymetli birini tanımak ve yakınında olmak ne büyük bir ayrıcalık..

    YanıtlaSil
  2. Sana ve sevgili ailesine bassagligi diliyorum. Üzüntünüzü paylasiyorum.

    Kendisi ile değerli paylaşımımızı sımsıcak hatırlıyorum. Yasamindan ve enerjisinden gerek onunla aynı havayı solumuş biri gerekse de okuru olarak feyz aldığımı paylaşmak isterim.

    Yakınlarına sabır diliyorum.

    YanıtlaSil
  3. Kerem'ciğim çok güzel yazmışsın, nur içinde yatsın...

    YanıtlaSil
  4. Başınız sağolsun. Ne desem boş biliyorum ama sabır diliyorum.

    Sevgiler,

    Gülda

    YanıtlaSil
  5. hepinize ilginiz için teşekkür ederim...

    YanıtlaSil