30 Eylül 2011 Cuma

iki saklı müze


paris’te ziyaretçisi az iki sanatçı ev-atölye-müzesi. biri seine’in bir yakasında, diğeri diğer yakasında. birbirlerinden uzaklar ama ne tesadüf tek bir metro hattı, 12 numaralı, üzerindeki iki istasyon bu iki müzeyi birbirine bağlıyor.

ilki montmarte’ın eteklerinde musée gustave-moreau, diğeri montparnasse kulesinin gölgesinde museée bourdelle. iki müze de, adlarını taşıdıkları sanatçıların evini ve atölyesini içeriyorlar. bourdelle’inkine ayrıca, biri 1960’larda diğeri 1990’larda iki kanat eklenmiş.

moreau ressam, bourdelle heykeltıraş. ikisi de 19.yy’ın sonu ile 20.yy’ın başı arasında yaşamışlar.
iki sanatçının yapıtlarına konu olan başlıca temalar da benzer: yunan mitolojisi. moreau musevi ve hıristiyan hikayelerine de dalmış. bourdelle ise çağdaşı isodora duncan’ın hareket estetiğinden ilham almış. heykellerinde, özellikle de rölyeflerinde nijinsky’den bausch’a bütün bir 20.yy’ın beden duruşunu görmek mümkün.



musée bourdelle’in ek sergi salonları kadar; bütün eşyalarıyla korunmuş, iç bahçe tarafı bütünüyle cam, kendisi ahşap atölyeyi gezmek büyük keyif. ziyaretçisi de az olunca, bir anda o günlere, 1885’lere ışınlandığınızı zannetmek ve kapı arkasından her an bourdelle’in çıkageleceğini ümit etmek mümkün. yosun tutmuş kocaman ağaçlarıyla, kararmış heykelleriyle iç bahçe ise paris’in turist kalabalığından ve koşuşturmasında uzaklaşmak için dingin, sakin, serin; tam meditasyonluk bir yer.



musée gustave moreau’da da özellikle atölye görülmeye değer. 5-6 metre yüksekliğinde tavanlarıyla üst üste iki kat. bunları birbirine bağlayan enfes bir spiral döner merdiven. akla hemen, porto’daki kitapçının sarmal merdivenini getiriyor.
atölyenin iki katında da duvarlar tavana kadar moreau’nun yağlıboya resimleriyle dolu; devasa boyutlarda tablolar bunlar. müthiş etkileyici.
gerçi moreau’nun en tanınmış tablosu “orpheus” burada değil; kapısı her dakika kuyruklu musée d’orsay’da, ama olsun, buradakilerin ruhları hala içlerinde saklı; orsay’daki gibi, yerinden yurdundan edilmiş, bağlamından kopartılmış ve vitrine yerleştirilmiş mallara dönüştürülmemişler.

daha da etkileyici olansa; moreau’nun 4000 kadar karakalem, çini ve suluboya eskisizinin de bu iki katlı atölye “sınırları içinde” sergileniyor olması. hem de mekanın bütünlüğünü ve atmosferini zedelemeden.
nasıl mı?
eh, bunu da yazmayıveriyim; bir paris seyahatinde kendiniz uğrar, bizzat deneyimlersiniz. [eğer resim sanatına meraklıysanız] değeceğine emin olabilirsiniz. hem beni de anmış olursunuz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder