5 Temmuz 2011 Salı

istanbul opera festivali / murat


meraklı ve kaşif ruhlu yabancı bir operasever için istanbul’da, özellikle de orijinal mekanında sahnelenen ve yerli bir besteci tarafından bestelenmiş bir opera izlemek kaçırılmayacak bir deneyim olmalı. ancak maalesef böyle bir deneyimden, ilk perdeyi izledikten sonra, kaçar gibi uzaklaşmak ta mümkün.

cumhurbaşkanının himayelerinde düzenlenen opera festivalimizde bizzat cumhurbaşkanının, hanımıyla birlikte izlemeye geldiği bir türk operasından, ikinci perdeye kalmadan ayrılmak belki “saygısızlık” oldu, ancak, yabancı misafirimin değil, benim sabrım ilk perdede çoktan taşmıştı. kendisini okan demiriş konusunda uyarmıştım; sırf ona eşlik etmek için oradaydım. yine de; ilk pes eden ben oldum!

okan demiriş’in operadan ziyade müzikal veya film müziğini andıran, islami ideoloji soslu yapıtını ve, -müzikal ve yaklaşım açısından her ne kadar beğenmesem de- bu yapıtın mersin operası orkestrası ve solistleri tarafından katledilişini bir kenara koyabilirdim; o muhteşem mekanda iyi bir reji geceyi kurtarmaya yeterdi!

elinizin altında enfes bir atmosfer var; üzerinizde çınarlar, önünüzde bab-ı selam kapısı. ve siz getirip öyle bir platform ve basamaklar yerleştiriyorsunuz ki, yatayda kapının yarısı görünmüyor bile!
bununla da yetinmeyip sahnenin iki yanına, ne işe yaradığı belli olmayan ve daha da vahimi topkapı sarayı'yla alakası olmayan sütunlu dekorlar dikiyorsunuz!

bu ne ucundan tutmadır; yaptım olduculuktur! topkapı sarayı’nda mı, evet topkapı sarayı’nda, ıv.murat mı ıv.murat, opera mı opera; dizersin sandalyeleri, yerleştirirsin platformu, dikersin sütunları; bir de dayadın mı hoparlörleri, tamamdır!

1 yorum:

  1. Ne kadar üzücü ve ne kadar bilindik... Yazınızı okurken, dekoru aklımda canlandırıp epey güldüm.

    Opera'nın olmazsa olmazı sütünlar:)

    YanıtlaSil