1 Nisan 2011 Cuma

1993 / 12. istanbul film festivali


.tek bir rezervasyon formuna 18-20 kişiyi yazdığım dönemler; evden, apartmandan, okuldan etrafın isteklerini toplar, herkese biletlerini ben alırdım. severek ve heyecanla yapardım. keyifli olurdu. hele de rezervasyonda hazırlanan biletlerin satın alınma günü en keyiflisi olurdu: herkesten parayı toparlamak en son güne kalırdı; son gün son dakikaya. şimdilerde emek'le birlikte yıkılması planlanan cercle d’orient binasının içinde üst kattaki salonda sinemalar masalar açmış olurdu, elinizdeki numara ile masa masa dolaşıp, zarflar içinde hazırlanmış biletlerinizi kontrol ederek alır, en son emek'e gelirdiniz. emek'tekiler, rezervasyon sırasında verdiğiniz kapora miktarını düşüp, kendi fiyatlarını çıkarırlardı. benim formlarda da hep emek en fazla biletin olduğu sinemaydı; dolayısıyla en yüklü parayı emek'e verirdim; onlar da dört gözle beklerlerdi, o kadar uğraşıp da hazırladıkları onlarca biletin sahibi gelsin, topluca bir para alabilsinler diye. nereden mi anlardım; "sizi bekliyorduk", "hiç gelmeyeceksiniz sanmıştık" sözlerinden.

.51 filmle festival rekorumu kırdım. bir daha da bu sayıya ulaşamadım.

.festivalin benim için en büyük sürprizi: otar iosseliani, "kelebek avı". muhteşem bir film. iosseliani'e hayranlığım baki.

.derek jarman'ın "edward II"si ile kanada filmi "claude'la evde"yi maaile seyrettik; müthiş etkilendim, bir yandan da beğenimi belli etmeye çekindim. yine de; "claude ile evde"nini çıkışında onnik amca'yla aşk ve tutku üzerine küçük bir tartışmaya girişmeyi göze aldım.

.o yılların programlarına bakınca, son yıllardakilerin ne kadar zayıf oldukları daha bir ortaya çıkıyor. aynı festivalde: fassbinder, fellini, welles, italyan altın palmiyeleri, bifa seçkisi!

.greenaway'den nihayet sevdiğim bir film: "prospero'nun kitapları"

.kanada sinemasına hayranlığımın devam etmesini sağlayan düşgücü yüksek, çocuk bakışı: "leolo"

.fassbinder'den "querelle" tam bir şaşkınlık!

.ölümsüz italyan filmleri: "venedik'te ölüm", "8 1/2", "babam ve ustam", "la dolce vita"

.orson welles'ten zaten herkesin hakkını verdiği "yurttaş kane"i beyazperdede izlemek, ama dahası, az bilinen, mücevher gibi shakespeare uyarlaması: "othello"

.son haftasonu herkesi büyüleyen "dünyanın son sabahları"

.fransızlardan yine bir ilişkiler şaheseri: "ayazda bir yürek"

.istvan szabo'nun "tatlı emma sevgili böbe"sini pek sevmemiştim; szabo'nun "mefisto"su, "albay redl"ı, "hanussen"inden sonra bana pek bir "sade suya tirit" gelmişti. o yıllar üniversitede üst sınıftan iki sinema meraklısı kızla okulda değil de festivalde karşılaşa karşılaşa arkadaş olmuştuk: şirin ile ece. şirin'in bir de bizler yaşında kızkardeşi vardı, onlar hep birlikte gelirlerdi festivale. her film sonrasında emek'in arka kapısından istiklel'e çıkana kadar yavaş adım filme dair ilk izlenimler paylaşılır ya; "tatlı emma sevgili böbe"nin çıkışında onlarla beraber yürürken füturusuzca filmi eleştirmiştim; belki biraz da fazla acımasızca! şirin'in kardeşi ağlamaya başlamış meğer, ben fark etmemiştimç yıllar sonra yine bir festivalde, daha samimi olduğumuzda, bir film arasında "sen beni ağlatmıştın" demişti; filmde anlatılan kızların hayatlarını uzaktan da olsa andıran bir geçmişleri varmış ve o duygusallıkla benim eleştirilerimi kişisel algılamışmış...

.o zamanların favori sinema dergisi antrakt festivalin her gününde yayınlanan bir gazete çıkardı.

1 yorum:

  1. merhaba;

    şu son bölümü okuyunca benim de birden gözlerim doluverdi..Neyse arka fonda çalan street of dreams'e yoruyorum ya da siz her bu filmden bahsedince biri mi ağlıyor nedir?:)
    Sevgiler

    YanıtlaSil