20 Ocak 2011 Perşembe

"inşallah" daha nice "mutlu" konserlere...


salı akşamı babylon'da renaud garcia-fons solo kontrabasıyla uçurdu bizleri, çarşamba akşamı da martha argerich ve arkadaşları albert long hall'de.
arka arkaya unutulmaz iki konser!

"travelling bass" adlı solo konser performansıyla babylon'daydı garcia-fons.
basın tellerinde gezinen maharetli parmakları bizleri uzak-yakın coğrafyalarda dolaştırdı; afrika tamtamları, kelt ezgileri, hint, ortadoğu, akdeniz tınıları; çoğaldık çoğaldık çoğaldık müzikle...

renaud garcia-fons'un bildiği 1-2 türkçe kelimeden biri "inşallah"; konser sonunda yaptığı iki istek parçasının ardından "yakında tekrar görüşmek üzere" deyip ingilizce, ardından ekledi: "inşallah"...


martha argerich de umarım tekrar gelir istanbul'a. uzun zamandır canlı dinlemek istiyorduk kendisini. albert long gibi sıcak, samimi, seyircisi bilinçli bir salonda olması ilk türkiye-istanbul konserinin hem onun için şans oldu hem de bizim.
iksv getirmiş olsaydı, aya irini'de, ilk 15 sıra davetli, davetlilerin %90'ı sanki ilk defa klasik müzik konserine gelmiş aralarda alkışlar, izlerdik sinirler tepede.

program broşüründeki tabirle "lyda, martha, ömer ve ayla", aralarına lyda'nın seçtiği çinli çellist jing zhao'yu alıp bizlere beethoven'dan başlayıp, franck, chopin ve schumann'a uzanan "masal resimleri" adlı bir müzik ziyafeti çektiler.

arkadaşları hep değişti ama martha argerich konserin başından sonuna piyanonun başındaydı. zarif hareketlerinde biraz heyecanlı olduğu fark ediliyordu; selama çıkarken hep yanındakilerin elini tutmak için küçük küçük hamleler yaptı; önce cellist jing zhao'nun elini tutmaya çalıştı, sonra kızı viyolacı lyda chen-argerich'inkini.

argerich'in chopin-parlak polonez için söylediği "bu yapıt herkesi her zaman mutlu etmiştir" sözü, konserin bütününün üzerimizde bıraktığı duyguyla örtüşüyordu: mutlu olduk!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder