21 Kasım 2010 Pazar

"5000 light years from Birdland, But I know people can hear it..."

sevgili hayatboyudostum burcucuğum,

bu akşam istanbul'da senin de sevdiğin bir grubun konseri vardı. zaten, taa 15 yıl önce gerçekleşen bir önceki konserlerine beraber gitmiştik. hatta ondan 4 sene önce, istanbul'daki ilk konserlerine de.
ikisinin arasında, 1993 yılında count basie orkestrası ile de konser vermişlerdi açıkhava'da; o konserde sen de var mıydın emin değilim.

uzun zamandır yolları istanbul'a düşmemişti. bayram sonrası tenhalığını yaşayan istanbul'da, 15 sene önce açıkhava'da 4000 kişiye konser veren topluluk bu akşam ancak 400 kişiyi toplayabildi cemal reşit rey konser salonu'na.

görmeyeli bayağı yaşlanmışlar. eh, kendimize şöyle bir alıcı gözlüyle baksak, 15 yılın izleri bizim üzerimizde de belirginleşmiştir.
ama inanır mısın, ya onları zamanında çok sevdiğimiz için bir gözüm kapalı değerlendiriyorum ya da şu yabancı sanatçılarda genellikle olan disiplin ve altyapı sayesinde; bu akşam gerek müzikal performanslarından gerekse de enerjik şovlarından gram eksik değildi. koreografik olarak eski şovlarına göre daha minimal hazırladıkları hareketlerini, yorumlarının gücüyle dengelediler.
biraz yorgun gibiydiler, yine de ilk dakikada, ilk ritimle avuçlarının içine almayı başardılar seyirciyi. eski-yeni hitlerini seslendirdiler, arada teker teker solo yaptılar eski konserlerinden farklı olarak.
20. yüzyıl amerikan vokal geleneğinin başarılı temsilcilerinden biri olarak yine büyülediler seyirciyi.

kızıl saçlısı yine enerjik, "ateşli", yine kıpır kıpırdı, yerinde duramadı; yeni albüm çıkarmış, gershwin'i damardan yorumladı.
hanımlardan -göreceli olarak- ağırbaşlı olanı, görünüşünden ziyade yine güçlü sesiyle etkiledi seyirciyi; trompeti taklit ettiği solosuyla ve gitarın eşlik ettiği solo şarkısıyla büyük alkış aldı.
beylerden kel olanının, olan tek tük saçları da beyazlamış, göbeği ise bayağı bir büyümüş. iskandinavya ağırlıklı avrupa turnelerinin son durağı istanbul'da olmaktan pek memnun olduğunu söyledi, zira somon ve ringa yemekten gına gelmiş; "sizler iyi yemek yemeyi biliyorsunuz" diyerek övgüsünü eksik etmedi. bilse ki, türkiye'deki sebzelerin çoğunun tohumları yurtdışından ithal ediliyor, belki bu kadar rahatlıkla övmezdi yemeklerimizi. dün öğle üstü geldiklerini söylediği şehrimizde yemeği fazla kaçırmış olmalı ki, şarkı söylerken değil ama, aralarda konuşurken biraz nefessiz kalıyordu.
beylerden genç olanı ise; yine jantiydi. gri ceketi ve bedenini ustaca kullanan figürleriyle yine göz doldurdu. sesi de berraklığından nebze kaybetmemişti.

o olmasaydı bu topluluk var olamazdı dedikleri ahmet ertegün'e adadıkları bu akşamki konserde cazın her türlüsüne dokundular; birbirinden hareketli swing, blues, bossanova, rock'n roll örnekleriyle, üzerine söz yazdırdıkları miles davis, chick correa besteleriyle seyirciye yaklaşık iki saat süren müzikal bir şölen çektiler, kulağımızın pasını sildiler.

hala kimler olduklarını söylemedim di mi. ama sen tahmin etmişsindir. hani o zamanlar cdler pek yaygın değildi, kasetlerini alırdık. "birdland" en sevdiğimiz parçalarıydı.
tamam, bildin: "the manhattan transfer"

sevgiler,
k.


2 yorum:

  1. Danzon’un Hayat Boyu Dostu Burcu:)

    Konserden çıktığımda benim de aklıma ilk gelen, The Manhattan Transfer’in eskiden açıkhavayı nasıl doldurduğu oldu.

    Evet, konser başladığında benim de gözüme yaşlanmış göründüler. Şarkıları söyledikçe gençleştiler, konser bittiğinde ise 20 yıl önceki hallerindeki gibiydiler. Ben de kendimi o yaşımın enerjisine geri dönmüş hissettim.

    YanıtlaSil
  2. Neler yapmisiz, kimleri dinlemisiz zamaninda. Bizler sansli gençlerdik, ucundan kösesinden yakaladik yapistik birakmadik sevdiklerimizi. Ben galiba sizden daha hayirsizim, eskilerden kimler var kimler yok, kimler yakinda bir yerlerde takip edemiyorum pek buralarda. Tabii bunun bir suçlusuda beni tembellige alistiran Danzon, öyle degil mi sevgili arkadasim. 3000km öteden arayip da aman su gösteriyi kaçirma diyen sen olmasan dün aksam Gardenia'yi izleyebilir miydim Theatre de Chaillot'da? ... Evet gittim, baskalarini da pesime takip hemde. Bir müsait zamanda yazarim sana da. Belki istahin açilir buralara da düser yolun birgün diye. Kimbilir baska bir Manhattan Transfert konserine belkide.

    YanıtlaSil