15 Ekim 2010 Cuma

iksv'nin nesi eksik nesi fazla!

geçtiğimiz cumartesi günü “büyük” gazetelerin birinin arka sayfalarında bir başlık: “filmekimi 6 bin seyirci kaybetti, bilet geliri yüzde 14 düşüşecek”.
büyük bir gazetemizde büyük puntolarla yazılmış bir başlıkta fiilin yanlış çekilmiş, hatta türkçede olmayan bir şekle bürünmüş olmasını göz ardı edebilirseniz, başlığın mesajı ve haberin içeriği içler acısı. sanki borsa endeksinden veya türkiye’ye giren turist sayısından falan bahsediliyor.

haberin anafikri, “kar amacı gütmeyen bir etkinlik” olan filmekimi’nin zarar ettiği.
iksv’nin film bölümünün başında olan azize (tan) hanım festivalin giderlerinden bahsediyor, emek’in yokluğunda seyircinin azalacağından, atlas’taki iki seansın ancak bir emek ettiğinden dem vuruyor ve her şeye rağmen haftaiçi gündüz seanslarının bilet fiyatlarını küçük bir zamla 4 tl.’de tuttuklarını belirtiyor.

kendileri dışında inanan yok ama iksv güya bir “sivil toplum kuruluşu” ve sadece kamu yararına, kar amacı gütmeden etkinlik düzenliyor.
iksv’nin üst düzey yöneticileri ve genel sanat yönetmenleri mikrofon ne zaman onlara uzatılsa ne kadar zarar ettiklerinden, zar zor para denkleştirerek festivalleri gerçekleştirdiklerinden bahsediyorlar.

ben bir İstanbullu sanatsever olarak artık alınmaya başladım; yani ben bir filmi 4 tl.’ye seyredebileyim diye köklü bir kültür ve sanat kurumumuz zarar etsin ve yöneticileri bunu her platformda her an dile getirsinler!
pardon ama siz kamu yararına çalıştığınızı iddia etmiyor muydunuz?
her şey bir yana; bir “iyilik” yapıp, bedelini her fırsatta ile getirmeniz ne kadar ahlaki?
“ben sana yardım ediyorum ama kendim zarar ediyorum.”

aslında iksv son 10 yıldır stk veya vakıf falan değil, düpedüz bir şirket.
cevval bir pazarlama departmanı olan, kapısında dizi dizi badigardların beklediği, yönetim binasında tuvaletler dışındaki her bir kapının manyetik kartla açıldığı, adını gelen geçenin gözüne sokar gibi binasının cephesine koca puntolarla yazdıran bir şirket.
zarar ediyorsa iyi yönetilemiyor demektir!
ayrıca; sanırım bir şirketin sık sık uluorta zarar ettiğini söylemesi de pek yakışık almıyor.

azize hanımın söylediklerinin satırarasını okumaya kalkarsanız ise; iksv’nin emek sineması konusundaki “korumacı” tavrını tetikleyen ivmede, kentin hafızasına kazınmış bir kültür varlığını kaybetmekten ziyade 1000 kişi kapasiteli bir sinemayı, yani 1000 bilet parasını kaybetmiş olmanın yattığını fark ediyorsunuz. ne kadar hüzünlü..

azize hanım emek’in yokluğunda daha az kişi filmleri izleyebilecek diyor;
zaten filmekimi’ndeki filmlerin %80’i sezon içinde vizyona girecek olan filmler değil mi? kim neyi kaçırıyor! 4 tl.ye seyretme imkanını mı?

haberde giderler de bahis konusu oluyor;
%80’i dağıtımcılar tarafından zaten türkiye’ye getirilmiş filmleri oynatıyorsunuz, bunların da yarısının altyazısı hazır, filmin üstünde, çeviri ile uğraşmıyorsunuz. filmekimi’nde katalog basmıyorsunuz, konuk ağırlamıyorsunuz, ödül vermiyorsunuz, jürileriniz yok.

dağıtımcılara ne kadar ödüyorsunuz ki?
bu festival, ticari amaçlı olmayan kültürel bir etkinlik değil mi; bağlı olduğunuz festivaller birliğinin kuralları, ticari gösterim olmadığı için bir filmi cüzi bir ücret karşılığında en fazla dört seans göstermenize göre düzenlenmiş değil mi; e, o zaman kime ne için ne kadar ödüyorsunuz?

kısaca; giderlerinizi neden bu kadar abartılı sayıp döküp, zarar ediyoruz diyorsunuz!

akbank caz festivali, idans festivali veya if bağımsız filmler festivali yöneticileri veya sanat yönetmenleri sık sık medyaya çıkıp “zar zor düzenliyoruz”, “zarar ediyoruz” diye yakınıyorlar mı?

neden iksv durmadan bu edebiyatı kullanıyor! diğerlerinden neyi eksik! veya; nesi fazla!!!

2 yorum:

  1. KEREM BEY,
    BU KADAR DOGRU TESPITLERINIZI BU KADAR IYI IFADE ETMENIZE BIR KEZ DAHA HAYRAN OLUYORUM.
    SEVGİLER,
    T.

    YanıtlaSil
  2. tespitleriniz için çok teşekkürler. beğeniyoruz

    YanıtlaSil