12 Haziran 2010 Cumartesi

müzik festivali 38, izlenim 3: protokolsüz pärt


dün akşam lang lang istanbul'un "v.i.p. izleyicilerine" çok çok özel bir konser verirken, biz sıradan dinleyiciler ne vip'i ne protokolü olan, hatta erkekler tuvaletinde arvo pärt ile beraber sıraya girecek kadar samimi bir ortamda çok çok güzel bir konser dinledik.

geçen yıl dünya prömiyeri yapılan, hemen ardından avrupa prömiyerini cem mansur'un yönettiği, o zamandan bugüne geçen kısa sürede dünya üzerinde 30-40 kere seslendirilmiş olduğu söylenen arvo pärt'in 4. senfonisi "los angeles"in türkiye prömiyeri yapıldı. orkestra: genişletilmiş akbank oda orkestrası idi, şef: cem mansur.

akbank oda orkestrası konserleri öncesi gelenekselleşmiş cem mansur söyleşisi bütünüyle pärt'e ayrılmıştı; her zamanki gibi hem bilgilendiren hem eğlendiren bir konuşmaydı.

cem mansur bir sürü şey anlattı pärt ve 4. senfoni ile ilgili. en çarpıcılarından biri, sesler kadar sessizliklerin de pärt'in müziğinde çok önemli olduğunu söylemesiydi.
ayrıca; 20.yüzyılda herkes yenilik yapacağım diye daha da karmaşık, daha da "akıllı" şeyler bestelemeye çabalarken, pärt'in, müziğinde gereksiz olan herşeyin düştüğü bir sadeliğe ulaşma çabasından ve felsefesinden bahsetti; güzel tek bir notanın veya doğru ilişkilendirilmiş iki notanın yeterli etkiyi yaratacağından...

mansur'un 4. senfoniyi 3. seslendirmesiymiş; pärt o sabahki provada da birşeyleri değiştirmiş; yani biz senfoninin son halini dinledik. besteci de seyircilerin arasındaydı.
ne mutlu bize; pärt bir haftadır şehrimizde, onunla aynı havayı soluyoruz; buraya dair izlenimler ediniyor, topluyor; kimbilir, belki ilerde istanbul'dan esinlenmiş bir yapıt da besteler.

cem mansur'un dediği gibi pärt'in müziği aya irini'ye çok yakışıyor; dün akşamki konserde 4. senfoni ardından çalınan iki schumann yapıtından sonra, orkestranın istek parçası olarak "fratres"ı çalması çok hoş bir sürpriz oldu.

aya irini'nin basamaklı rampasından çıkıp, sarayın avlusunun asırlık çınarları arasından gülhane'ye doğru yürürken kulaklarıma hala derinden derinden küçük çan sesleri geliyordu...

2 yorum:

  1. Arvo Pärt’ı 2 kere Dünya prömiyerinde izlemek, sırada beraber beklemek, bir senfoninin son halini dinlemek, hayranlıkla bakakaldım...

    YanıtlaSil
  2. ben 4. senfoniyi ilk defa dinledim ve çok beğendim.

    akbank oda orkestrasının perfomansını da çok beğendim.

    avro part'i seyircilerin arasında görmekten, önde, daha konforlu bir yerde değil de arada bir sırada oturmasından, sahneye çıkmayıp gerçek bir seyirci olarak kalmasından dolayı da onu ayrı bir yere koyduğumu belirtmek isterim.

    söyleşiye katılmamıştım ama cem mansur'un bahsettiği sessizliklerin gücünü ve eserin bütününe ait oluşunu farkettim. sessizlikleri anlamak avro part'e olan hayranlığımı arttırdı.

    konserin schumann bölümünü de çok beğendim. avro part'in kendine özgülüğünden schumann'ın tanıdıklığında geçmek, konseri iki ayrı konser gibi yaşamama neden oldu.

    bence akbank oda orkestrası her iki bölümde de alkışını sonuna kadar haketti.

    bu akşamın başarısının ardındaki en önemli kişiyi, cem mansur'u tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil