28 Mayıs 2010 Cuma

tiyatro festivali 17, izlenim 7: japonvari bir elektra




festival'den bir usta daha geçti: tadashi suzuki. daha önce iki defa istanbul'a konuk olan ustaya bu yıl onur ödülü de verildi.
tadashi suzuki dünya tiyatro sahnesinde bu sanatı yenileyen, bir adım ileri götüren, özgün tekniğini yaratmış bir avuç sahne adamından biri.

önceki oyunları "diyonisos" ve "ivanov"a nazaran, dün akşam izlediğim "elektra"yı daha çok beğendim; belki de ustanın tarzına alıştığımdandır.

suzuki'nin elektra yorumu çok kendine has ve oldukça "japonais"ti. özellikle klytaimnestra karakteri tam bir japon figürüydü; bedeninin pozisyonları, konuşurken ağzının aldığı şekiller ve mimikleriyle tam japon kuklalarında veya japon baskılarındaki kötü/şeytan karakterlerin ifadelerini yansıtıyordu. klytaimnestra'yı canlandıran chieko naito adlı oyuncuyu seyretmek tek kelime görsel bir şölendi.

tekerlekli sandalyelerdeki beş aktör de gerek ön-oyun niteliğindeki başlangıçta gerekse de oyun boyuncaki performanslarıyla, "dava"nın akrobasi alanında talimli oyuncularından sonra bir kez daha, tiyatro oyunculuğunda bedeni bütünüyle kullanmanın nefeskesici bir örneğini sergilediler.

oyunun canlı müziğini üstlenen midori takada ise, sahnenin bir yanında ama kenar-köşesinde değil tam da oyunun içindeki konumuyla hem vurmalıçalgılar konusunda olağanüstü bir yetkinlik ve konsantrasyon sergiledi hem de müzik ögesini oyunun vazgeçilmez bir kahramanına dönüştürdü.

cumhuriyet'teki söyleşide; sadece sahnedeki dünyanın değil, yaşadığımız gerçek dünyada hepimizin, bütün insanlığın hasta olduğuna inandığını söyleyen usta suzuki, "elektra"nın sonunda çok basit bir ışık oyunu yaratarak, sadece sahne mekanını değil seyircilerin bulunduğu kısmı da kaplayan ışıktan bir örüntü ile biz seyircilerin de sahnedeki sanatçılar gibi bir akıl hastanesinde tutuklu, hapis ve hasta olduğumuzun altını mükemmel bir şekilde çizdi.

70 dakikalık gösteri bir nefeste başlayıp bitti, usta suzuki ikinci akşam olmasına rağmen alçakgönüllü haliyle alkışa çıkıp bizleri selamladı.
tiyatroya inancımı bir kez daha tazelemiş ve kendimi yenilenmiş hissederek ayrıldım muhsin ertuğrul'dan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder