14 Mayıs 2010 Cuma

şalsız misia


misia, lizbon'un en güzel sokaklarından biri olduğunu söylediği, deniz gören santa katerina sokağı'nda satın aldığı yeni evine davet etti bizleri; hepimizi aynı anda değil ama, teker teker... kapı yarı açıkmış, içerde ziyafet sofrası hazırmış, kapıyı hafifçe itmemiz yeterliymiş, açılırmış...

iberya yarımadasından luz casal önümüzdeki salı günü ilk defa istanbul'a gelemeyecek, ancak misia dün akşam beşinci kere istanbul'daydı; 1996'da istanbul'da ilk defa konser verdiği salonda, cemal reşit rey konser salonu'nda bir kere daha istanbullu severlerini büyüledi.

misia'yı, 99 yılının baharında burcu ile lizbon'dan iki günlüğüne yaptığımız porto kaçamağı sırasında rivoli tiyatrosu'nda dinlediğim konser dolayısıyla porto ile özdeşleştiriyor olmamda sezgisel bir doğruluk payı varmış; dünki konserde bahsettiği üzere kuzey portekiz doğumluymuş; bugün araştırınca internet sitesindeki özgeçmişinde de porto'da doğduğunu ve çocukluk yıllarını orada geçirdiğini öğrendim.
tatlı şarabı, demir köprüsü, merdivenleri, izbe sokakları, şaraphaneleri, balıkçı tekneleri, lacivert yün kazakları, fasulye-sucuk-et-tavuk karışımı bulamaç yemeği, kolay sinirlenip kolay bıçak çeken yerlileri, sarmal merdivenli kitapçısı, çağdaş ve geleneksel mimarisi ile porto biraz da misia'dır benim için. ne yazık ki dün akşamki konserde porto'ya dair bir şarkı seslendirmedi misia.

yeni çıkan, iki cd'lik "ruas" albümünün izini süren konserin ilk yarısı lizbon'a adanmıştı; misia bizi lizbon'un sokaklarında, ünlü olmak için gelip sardalya satıcılığıyla hayatını kazanmak zorunda kalan satıcı kadınlarının arasında, sokak şenliklerinde dolaştırdı. kendi lizbon'unun anlattı bize, kendi lizbon'unun şarkılarını söyledi, şairlerinden bahsetti, fernando pessoa'nın jose saramago'nun şiirlerinden bestelenmiş fadoları yorumladı.
lizbon ile istanbul'un benzerliklerinden de bahsetmeyi ihmal etmedi; kedileri, martıları, ucunda deniz gözüken sokaklarıyla...

misia ikinci yarıda ise bizleri şaşırtıp, "50 yaşın üzerinde olmanın verdiği özgürlükle" fado'nun ve lizbon'un sınırlarını aşıp küçük bir dünya turu attırdı; onun rehberliğinde dalida'dan efsanevi chavela vargas'a, flamenko'dan napoli'nin yerel şarkılarına uğradık, başta ve sonda istanbul'u da ziyaret ettik; başta, ilk defa dinlediğim "biraz kül biraz duman", sonda da 30'lardan bir tangoyla.

misia her şarkı arasında uzun uzun sohbet etti bizlerle; alçakgönüllü, espiritüel tarzıyla hayat hakkında, aşk hakkında hoş laflar etti. 50 yaşından sonra her türlü çılgınlığın mübah olduğundan... illa ya o ya bu olmak yerine, hem o hem bu olunabileceğinden... eski sevgililerinden... tatlı bir alayla; fado'nun sopa yutmuş gibi dimdik ve kıpırtısız icra edilmesi gerektiğinden...
üç kentin, lizbon napoli ve istanbul'un tarih boyunca depremzede olmalarından dolayı bol bol da kalpzede barındırdıklarını söyledi.... bir zamanlar napolili bir sevgilisi olduğunu... daha naif olduğu eski dönemlerinde, "fetiş fadosu" olarak adlandırdığı "lagrima"yı birlikte olduğu kişilere adayarak söylediğini, artık bu huyundan vazgeçip, dinleyicilerine adadığını belirterek, "eğer ölürken, sevgilinin gözünden bir tek gözyaşı dökülürse, memnun ve mesut bir şekilde hayata gözlerimi yumarım" dizleriyle biten bu benzersiz amalia rodriguez fadosunu bizler için seslendirdi.
soyut, minimal bir şalı sadece, bizi uğurlarken, bis parçası olarak söylediği bu fadoyu söylerken omuzuna attı.

herhalde, en son bir sezen aksu konserinde bu kadar gülmüş, konserin müzik kalitesinden aldığım zevkin yanısıra keyifli de vakit geçirmiştim.
misia bu sefer hüzün dozu azalmış, alameti farikası, melankolik aksesuarı "şal"ı gitmiş, yeni bir misia olarak karşımıza çıktı; neşeli ve konuşkan bir misia olarak...
eski misia'yı seviyordum ama yenisine de itirazım olamaz, zira dün akşam çok eğlendim; crr'den mutlu mesut ayrıldım...
misia da dün akşamki konserden, türk seyircisinden pek memnundu; "ne zaman olur bilemem ama bir dahaki sefere kadar hoşçakalın" diyerek ayrıldı sahneden...

2 yorum:

  1. 1996 CRR, 2002-2005 İş Sanat, 2010 tekrar CRR. Arada 2008 Ankara. İlk İstanbul konseri sonrası İKSV'nin Caz Festivaline daveti ve Misia'nın takvimi dolu olması neticesinde gerçekleşemeyen bir İstanbul konseri. İKSV reddedilince peşini bırakıyor galiba. İyi ki yerleşik konser salonlarımız peşini bırakmamış Misia'nın. Misia'daki değişimi yakından canlı ve kronolojik izleyerek sadece kulağımızla değil gözümüzlede görmüş olduk bu sayede. Çok güzel yazmışsınız. Bu değişiklik insanı kesinlikle rahatsız etmiyor. Bilakis keyif alıyorsunuz. 50 yaşın tüm rahatlığını ve özgüvenini sahnede yaşıyor, yaşatıyor Misia. Misia yola ilk çıktığında, ilk albümünde de neşeli şarkılar söylemişti bize. Aslında onun bu neşeli halininde pek yabancısı sayılmayız. Konsere gelecek olursak enfes Münir Nurettin bestesi Biraz Kül Biraz Duman'ı Misia'dan dinlemek çok hoştu. Bunun için Kudsi Erguner'e de teşekkür etmek lazım. Aynı şekilde 20li-30lu yılların İstanbul Tangosunu da Misia'dan Türkçe dinlemek şaşırttı ve sevindirdi beni. Dalida'dan benim en çok sevdiğim şarkısı olmasa da Misia'nın çok sevdiği Pour Ne Pas Vivre Seul, ingilizce coverlar Johnny Cash'in de söylediği Nine Inch Nails şarkısı Hurt, Joy Division klasiği Love Will Tear Us Apart'ı dinlerken hayretler içinde kaldım. Almodovar'ın taparcasına bağlandığı Kika, Sırrımın Çiçeği ve Çıplak Ten gibi filmerinde şarkılarını duyduğumuz 92 yaşındaki Meksikalı diva Chavela Vargas'ın Rosa Dos Ventos'u ile bitirdi konseri Misia.Rodrigues'le yapılan bis bana Aspendos ve AKM konserlerini anımsatarak fado'nun ve bir divanın yokluğunun acılarını tekrar duyumsattı bana.Tarihi belki bilemiyoruz ama balerin annenin zarif ve entelektüel kızı Misia'nın yolunun her zaman İstanbul'a düşmesini umuyorum.

    YanıtlaSil
  2. gerek perşembe akşamki konser izlenimleri, gerekse de misia'nın geçmiş türkiye konserleri konusunda boşlukları doldurduğunuz için teşekkürler..
    katkınızla daha bütüncül bir bakış edinmiş olduk..

    YanıtlaSil