14 Aralık 2009 Pazartesi

"ich bin ein berliner!"







sevgili dostum k. haftasonu kaçamağımı öğrenince "du bist ein berliner" demişti, evet gerçekten de ben berlin'i seviyorum.

üç büyük arasında hangisini tercih edersin deseler; londra mı, paris mi, berlin mi, cevabım berlin olur.
ilkinde zaten hala kraliyet mevcut, ikincisinde ise anlı şanlı saltanat günlerinin izlerini kentte ve kurumlarını kent sakinlerinde görmek mümkün. londra ve paris, zamanının sömürge imparatorluklarının başkentleri; kibirleri hala baki.
berlin ise, bence, -herşeyin ötesinde- insancıl bir kent. yakın tarihindeki soykırımdan arınabilmek (ve belki de günah çıkartmak) için insan haklarını, eşitliği, sosyal devleti yüceltmiş bir kent. insanları sevecen, saygılı, güleryüzlü, yardımsever ve konuşkan. sokakları yemyeşil (sonbaharda sarı), herkes için ulaşılabilir, sakin ve temiz. ve tabii ki sanat ile dopdolu.

berlin'de sayısız özel tiyatronun yanısıra beş tane tiyatro tarihinin köşetaşı tiyatro kurumu var: berliner ensemble, schaubühne, volksbühne, maxim gorki theater, deutsches theater. üç operası var: staatsoper unter den linden, deutsche oper, komische oper. dört senfoni orkestrası ki bunlardan biri dünyanın en iyisi: berliner philharmoniker.
avangarde gösterilerin mekkesi hebbel theater, sıradışı gösterilerin mekanı sophiensaele, sacha waltz'ın mekanı radialsystem, revü ve konserlerin vazgeçilmez mekanları admiralpalast ve friedrichpalast... saymakla bitmez!
berlin sahneleri, paris'e nazaran dünya'ya daha kapalı, ancak ne gam; sahne sanatları deyince alman rejisörler 20.yüzyıl boyunca bu sanatı şekillendiren başlıca aktörlerden biri olmuşlar, dolayısıyla berlin'de sadece alman rejisörleri izlemek bile yeterince doyurucu.

bunları düşünürken, bir kere daha yolum berlin'e düştü geçtiğimiz haftasonu; kendime bir tiyatro ziyafeti çektim: bausch x 2, 1 wilson, 1 gotscheff, 1 castorf.
başlıca amacım spielzeit europa'ya konuk olan tanztheater wuppertal pina bausch'un 1976 yılı başyapıtı, brecht/weill gecesi projesi, "die sieben todsünden" (yedi ölümcül günah)'ı seyretmekti. sevdiğim sanatçılardan aynı eseri iki kere seyretme alışkanlığımı bozmayıp, cumartesi ve pazar akşamları için birer bileti yedi ay önce satın almıştım [o zaman daha pina bausch hayattaydı].
geçen ay, berlin'in yerleşik tiyatro kurumlarının aralık programı kesinleşince "yedi ölümcül günah"a; müthiş bir şans eseri -seyretmeyi çok arzuladığım- robert wilson ile rufus wainwright'ın berliner ensemble ile sahneledikleri "shakespeares sonette" ve berlin'in bohem tiyatrosu volksbühne am rosa luxemburg platz'da dimiter gotscheff'den "prometheus" ve frank castorf'dan "medea" eklendi.

2009'un ekiminde kapılarını açan, david chipperfield'in 10 yılda küllerinden yeniden canlandırdığı "neues museum" ise haftasonu kaçamağımı mesleki açıdan zenginleştiren, ufkumu açan, nefesimi kesen (ve kendi ülkemdeki uygulamaları düşününce umutsuzluğa iten) bir deneyimdi.

bütün izlenimlerimi zaman buldukça teker teker buraya taşımak istiyorum. bu prolog olsun...

3 yorum:

  1. Şaşkınlık içinde ve hayranlıkla okuduğum bir “prolog” oldu. Bu soğuk, tedirgin edici, keyifsiz günlerde bana çok iyi geldi. Umarım İstanbul için de Berlin için yazmış olduklarınızın geçerli olacağı günler gelir, duvarlar kalkar.

    İtiraflar:

    Bilhassa Shakespeares Sonette yazısını heyecanla bekleyeceğim.

    Hiç Rufus’u canlı izlememiş biri olarak birazcık kıskandım.

    Bu kadar gösteriyi bir hafta sonuna sıkıştırabilme organizasyon yeteneğinize hayran kaldım.

    YanıtlaSil
  2. AMA BIRAZ AYIP OLMUS YANI COK KISKANDIM !
    VE BERLIN ICIN SOYLEDIKLERINIZE HARFIYEN KATILIYORUM.

    YanıtlaSil
  3. berlin'de, gün gelip akşam 23.00'e tiyatro gösterisi koymasalar, harita üzerinde uzun gözüken mesafeleri metro ağıyla kısaltmasalar, ne kadar organizasyon yeteneğim de olsa bu programı gerçekleştiremezdim.

    öncelik pina bausch'taydı, en yakın zamanda shakespeares sonette'yi de yazacağım. yalnız, rufus wainwright sonetleri bestelemiş sadece, sahnede rolü yok, sadece prömiyer akşamı alkış sonrasında iki-üç şarkı kendisi söylemiş. youtube'da ve benim blogumun eski yazılarının birinde bu keyifli anların görüntülerini bulabilirsiniz.

    selamlar..

    YanıtlaSil