1 Ağustos 2009 Cumartesi

kişisel tarih: jeanne moreau




istanbullulardan kaçı jeanne moreau'yu sahnede seyretmiştir; pek az olsa gerek. bizler onu sinemadan tanıyoruz.

benden önceki nesillerden entellektüel olanlar moreau'yu malle'in "ascenseur pour l'échafaud", "les amants", antonioni'nin "la notte", truffaut'un "jules et jim", bunuel'in "le journal d'une femme de chambre" filmleri ile, fırlama olanlar ise yine malle'in "viva maria"sıyla -ki eminim onlar bu filme B.B. için gitmişlerdi- takip etmiş olmalılar.
benim dahil olduğum nesil ise moreau'yu sinemada ilk defa 1990'da luc besson'un "nikita" filmindeki kısa ama -her zamanki gibi- mükemmel oyunuyla tanıdı.
tabii, aramızdan sinemaya meraklı olanlar, beta ve vhs kasetlerden yukarda saydığım sinema tarihinin köşetaşlarını çoktan seyretmişti. film festivali'ne dönüşen sinema günleri'nin de, bir çok sinema klasiği gibi eski moreau filmlerini beyazperdede seyretmemizde büyük katkısı oldu; zamanında videodan seyrettiğim bir sürü filmi festivale düştükçe sinemada seyretmeyi ihmal etmedim.
fassbinder'den sıradışı "querelle", kazan'dan destansı "the last tycoon", truffaut'dan enfes bir kara polisiye "la mariée était en noir" festival ve kültür merkezlerindeki gösterimler sayesinde yakaladığım eski moreau filmleri oldu.

jeanne moreau '92'de bol bol istanbul sinemalarını şenlendirdi: festivalde mastroianni'ye eşlik ettiği angeloupoulos filmi "leyleğin geciken adımı" ile, sezonda ise wenders'in garip bilimkurgusu "bis ans ende der welt"teki kısa rolüyle, ve annaud'un marguerite duras uyarlaması "l'amant"da duyanı bambaşka dünyalara götüren o benzersiz sesiyle anlatıcı olarak.

[bir türlü bir yerlerde yakalayamadığım ve çok merak ettiğim bir dönemi var ki moreau'nun, orson welles ile bir dolu filmde birlikte çalışmışlar. keşke festivalimiz bir "welles-moreau" seçkisi yapsa.]

jeanne moreau üç sene önce de sürpriz bir şekilde, ozon'un "le temps qui reste"i dolayısıyla festival'de onur ödülü almak üzere şehrimizi ziyaret etti.
o bahar akşamı, sinemanın ayrıksı ve asi ilahesi jeanne moreau'yu geç yaşına rağmen karizmasından tek bir damla kaybetmemiş olarak kanlı canlı iki metre ötemde görmek, hayatımın unutulmaz anlarına yazıldı. o kadar ki, bu dakikaları kendi kişisel tarihimin vazgeçilmezlerinden biri kılmak için cep telefonumu kapıp cevval bir hareketle koltuğumdan fırladım; heyecandan elim çok titremiş olmalı ki, fotoğraflar çok çok kötü çıktı!





(07 nisan 2006, emek sineması, beyoğlu)

bizler moreau'yu sinemadan tanıyoruz ancak o 63 yıl önceki ilk avignon festivali'nde bile sahneye çıkmış (hatta üç oyunla) ve esas ününü, başarısını ve deneyimini tiyatroda edinmiş bir sanatçı.
herhalde moreau'yu o dönemde sahnede izlemek çok keyifli olurdu. ama ben bu akşam onu rumelihisarı'nda seyredeceğim için de çok mutlu ve heyecanlıyım.

sırf moreau'yu sahnede seyretme hazzımı en üst seviyede tutmak için, oyunun yabancı bir sahnede ilk akşamda oturmayacağını düşündüğümden, dün akşamki ilk gösteriye bilet almadım.
gazetelerden takip ettiğim kadarıyla, yaklaşık bir haftadır istanbul'da prova yapıldığına göre sahne yabancılığı çekilmemiş olmalı, ama bu sefer de beklenmeyen sağanağın azizliğine uğranılmış.

dün akşamla ilgili ilk izlenimler takip ettiğim bloglarda sıcağı sıcağına yerini aldı: zettelkasten, dino.
bir arkadaşım da, "aynı tempoda yağmur altında oynadılar. kararlılıkları ve bu kararlılıklarından dolayı duydukları memnuniyet doruktaydı. görmeliydin." yorumu eşliğinde aşağıdaki fotoğrafı yolladı.

(01 ağustos 2009, rumelihisarı)

bu akşam sıra bende...

3 yorum:

  1. Dün akşam bu oyunu izleyen şanslı talihsizlerden biri olarak tavsiyem, bir yağmurlukla gitmek en doğru tercih olacaktır. Ayrıca gitmeden bir miktar sakinleştirici de öneririm.

    Oyun öncesi bir türlü yerine oturmayı başaramayan izleyici; sahnede yerini çoktan almış olan, Jeanne Moreau' ya, Cüneyt Türel’e ve diğer oyunculara aldırmaksızın bir davetteymişçesine konuşmaya ve yerleşememeye ısrar etti ve bu sebeple oyun 22.00’ye doğru başlayabildi. Oyun süresince, yağmur daha başlamamasına rağmen dışarı çıkmak konusunda da birbirleri ile yarıştı.

    Ama tüm yağmura ve izleyiciye rağmen çok etkileyici ve güzel bir oyundu. Son on beş dakikasını hiç anlamama rağmen – elektrikler de gittiği için Türkçe üstyazı da gitti- iliklerimize kadar ıslanmamıza çok ama çok değecek bir ziyafet oldu. Eminim, bu akşamdan daha güzel ve daha iyi bir performans izleyeceksiniz.

    Oyun sonrası Jeanne Moreau ile yan yana sigara içerek Hisar’ın basamaklarından inmek ise çok heyecan verici idi. Ben de o esnada o kadar heyecanlandım ki fotoğraf dahi çekemedim, sadece sigara dumanımı onunla yarıştırabildim. Sıranızı iyi değerlendiriniz...

    YanıtlaSil
  2. izlenimlerinizi paylaştığınız için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. 08 Ağustos 2009 Cumartesi gününün Radikal gazetesinde Yıldırım Türker'in müthiş tespitlerle dolu enfes bir Jeanne Moreau yazısı var... ilgilenenlere duyurulur...

    YanıtlaSil