6 Ağustos 2009 Perşembe

geçkin delikanlıyla istanbul'da vals

neredeyse 3 saat süren konserin son selamında leonard cohen sahne amirine, ışık tasarımcısına, tur düzenleyicine ve yanında onunla birlikte omuz omuza selama çıkan -şarkı aralarında enstrümanları değiştiren- sahne teknisyenlerinin hepsine, adlarıyla anarak teşekkür etti. sahne arkasında onları doyuran aşçılara da minnetini sunmayı ihmal etmedi.
açıkhava'da söylediği son şarkının son sözleri "bu adam seni gülümsetmek/mutlu etmek için çalışmaya devam ediyor" idi...

sakız gibi çiğnenmiş bir tabir vardır ya "seksenlik delikanlı" diye; leonard cohen tam da "seksenine merdiven dayamış bir delikanlı" olarak bu akşam açıkhava'da inanılmaz bir konser verdi; müzik performansı bir yana, nazik, hatırşinas, müzisyen arkadaşlarına ve seyircilerine saygılı ve had safhada centilmendi.
şarkı söylerken bedeninin aldığı pozisyonlar müthiş estetikti. bacaklarını dizlerden hafif kırarak ayakta bir duruşu vardı ki bence muhteşemdi; aynı anda hem karizmatik hem kırılgan hem de maskulen ancak böyle olunabilirdi.

grup bütünüyle bambaşka bir müzik terbiyesi, ve yaptıkları işe saygıyla çıktılar sahneye; istanbul'un akşam bile dinmeyen nemli atmosferine rağmen hepsi siyah ceketli, kravatlı, beyaz gömlekli ve siyah şapkalıydılar.
konser tam 9'da başladı, 15-20 dakikalık ara dahil, 12'ye 10 kala bitti. cohen is olarak 5 şarkı söyledi; sadece bisler yarım saat sürdü.
konserin müzik kalitesi üç seviyedeydi; cohen'e eşlik eden müzisyenlerden bazıları 3-4 farklı çalgı çalıyorlardı. aralarında şapkası beyaz ve başı kel olan müzisyen hem müzikal yetkinliği hem de sevimliliğiyle herkesin sempatisi topladı. barcelonalı gitarist ise harikalar yarattı; hele de gitardan ud sesi çıkardığı solosuyla bizleri büyüledi.

leonard cohen istanbul'da konser vereceği ilk açıklandığında dileğim, bana göre son 50 yılın en mükemmel şarkısı olan "famous blue raincoat"u ondan canlı dinlemekti.
o zaman bir arkadaş hevesimi kırmıştı; geçen seneki turnede o şarkı listede yoktu diyerek. hatta, cohen o şarkıyı konserlerde pek seslendirmez de, demişti üstüne.
yine de bir umut vardı içimde, ve dileğim gerçekleşti!
daha herkes yerlerine oturmamışken, cohen dinlemeyenlerin bile bildiği "dance me to the end of love" şarkısıyla başlayan konserin bis şarkılarından üçüncüsü "famous blue raincoat" oldu. konser boyunca yavaş yavaş yükselen dolunay açıkhava'nın iyice üstüne gelmiş bizleri ışığıyla yıkarken, sahnede cohen, elinde gitarı ve beyaz şapkalı/kel müzisyenin armonikası eşliğinde, sahne ışığıyla bütünüyle maviye boyanmış olarak bu inanılmaz hüzünlü şarkıyı söyledi bizlere...

leonard cohen, geçen yılki dar kapsamlı turnede istanbul'a gelmemiş olmasını bu konserle fazlasıyla affettirdi. hatta, bu kaçırılmayacak konseri tekrar seyretmek isteyenlere yarın akşam (06.08) bir kere daha açıkhava'da olacak!

5 yorum:

  1. Ne kadar güzel ve hızla özetlemişsiniz konseri.

    Konser girişinde bir grup Cohen’in İsrail konserini protesto etti. Arada bir yıldız kaydı, sahnenin tam üzerinden. Seyirci çok keyifli idi. Avrupa konserlerinin aksine yaş ortalamasını epey düşürecek kadar genç vardı. Nerede ise tüm güzel şarkılarını dinledik. Bir de The Gypsy's Wife’ı da söylese idi daha ne isterdik. Umarım onu da yarın dinleriz.

    YanıtlaSil
  2. konsere dair izlenimleri zenginleştirdiğiniz için teşekkür.

    yukarda kısaca bahsetmişsiniz ancak, cohen'in geçen seneki avrupa konserlerinden ikisini izlemiş biri olarak sizin yorumlarınızı merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  3. B.C.-A.C.
    Ruhlarımızın avcısı topladı oklarını yayını
    Gitti bile çoktan bambaşka bir diyara
    Artık ne kalplerimiz ne de duygularımız aynı
    Cohen'den önce ve Cohen'den sonra...


    Untitled...
    I was frozen just like a piece of broken ice
    Before the man with the broken knees...
    I still shed a pair of tears from my beady eyes
    Just to celebrate life on earth and seas...

    ilk gece 'insan hayatında bir daha böyle bir gece yaşayabilir mi?' diye sormuştum kendime... ikinci gece cevabımı aldım: 'yaşayabiliyormuş...'

    YanıtlaSil
  4. L. COHEN KADAR IZLEYICI DE MUTHISDI DEGIL MI?
    GALIBA ACIK HAVAYI HIC BU KADAR DOLU GORMEMISTIM.
    2.GECEDE DE FAMOUS BLUE RAINCOAT FINAL CUMLESI OLDU.

    YanıtlaSil
  5. çok çok çok özür dileyerek şunu söylemek zorundayım ki, Montrealli 'Musa' ve havarileri ne kadar ilahiydilerse, izleyici de bir o kadar görgüsüz, edepsiz, karşısında nerdeyse secdeye varılması ve huşu içinde izlenmesi gereken bir adamın 'yüce'gönüllülüğü, asaleti, zarafeti ve binlerce yıllık bir kristal kadeh benzeri kırılganlığı karşısında olur olmaz yerde ayağa kalkarak saygısızlık eden, en etkileyici sessizlik anlarında -çok özür dilerim ama- adeta 'anırarak' anlamsız taleplerde bulunan erkekler ve 'i'm your man' diye bağırma 'terbiyesizliği' demesem de 'absürdlüğü'ne düşecek kadar şarkıların içine nüfuz edememiş, düşüncesiz ve derinlikten uzak kadınlardan oluşan bir güruhtu.
    her 'anırtı'da ve her 'orgazmik' çığlıkta o yüce şahsın karşısında utandım, kendisi olan-biteni görmezden gelip 'yüce'gönüllülüğü ile bir 'kutsal güvercin' misali gülümsedikçe bir kez daha yein dibine geçtim... ve bir kez daha şahit oldum ki, bu ülkenin 'en yetişmiş, olgun' görünen insanları ile bile derin ve 'kalpten' bir şeyleri aynı anda ve aynı heyecanla, hüzünle, coşkuyla, iç titreyişiyle, ruh dalgalanmasıyla tecrübe etmenin imkanı yokmuş ve olmayacak da... tabii sözlerim o güruhun içinde olarak bu olağanüstü tecrübeyi yaşamak zorunda kalan bir yandan talihli, bir yandan da talihsiz istisnai 'derin' kişiliklerin terkip ettiği meclisten dışarı...

    YanıtlaSil