2 Nisan 2009 Perşembe

istanbul'da "hayat var"

reha erdem'in son filmi "hayat var" zor bir film; birbirinden sorunlu karakterleriyle, mükemmel ama tahammül edilesi zor ses bandıyla ve günümüzün acımasız dünyasını abartılı bir şekilde anlatan hikayesiyle kesinlikle keyif verici bir seyirlik sunmuyor. hatta, bir ara, artık bitse de kurtulsam diye düşündüğüm bile oldu! uçak-kırılan cam-tanker düdüğü sesleri, "nerde benim tavşanım" nidaları, astımlı dedenin hırıltılı replikleri ve sevimli oyuncağın sevimsiz biteviye sesi sonlara doğru iyice tahammül sınırlarını aştı. neyse ki imdada orhan gencebay'ın, mine koşar'ın arabesk şarkıları yetişiyordu ara ara...
hayat'ın, dünyanın en büyük şehirlerinden istanbul'daki klostorofobik dünyası ancak bu kadar ustaca anlatılabilirdi, ve aynı zamanda; rahatsız edici bir şekilde de.
istanbul'u ve onun içinden geçen fallik figürler olarak tankerleri daha önce hiç böyle görmemiş/hissetmemiş olduğumuzu da belirtmek lazım; "gemide" ve serdar ateşer'in "avdetseyri" albümünün kapak fotoğrafı dışında.

"hayat var"da reha erdem yönetmenlik ve senartistliğin yanısıra kurgu ve ses tasarımcılığını da üstlenmiş; auteur tavrıyla filmi bütünüyle tasarlamış, ortaya çıkarmış.
"a ay"dan beridir her filmine hayran olduğum, sondan bir önceki filmi "beş vakit"in türk sineması'nın en iyi filmlerinden biri olduğunu düşündüğüm erdem bu sayede bir kere daha çok kaliteli, enfes görüntüleri ve kesinlikle şiirsel bir yanı da olan birinci sınıf bir iş çıkartmış. ancak sevdiğim filmleri defalarca seyretmekten keyif alan biri olarak "hayat var" tecrübesine, her ne kadar yönetmenin hakkını teslim etsem de, bir kere daha katlanabileceğimi zannetmiyorum.

zinde olunan bir günde gitmekte fayda var, yoksa yarısında çıkmak içten bile değil!
yine de şunu da belirtiyim; öyle bir son sahnesi var ki, evet biraz deneysel sinema tadında ama kesinlikle çok çok çok etkileyici!

"hayat var" hakkında uğur vardan'ın çok iyi bir yazısı var, tavsiye ederim, ve yarın (perşembe) fatih özgüven bu film hakkında ne yazacak merakla beklemekteyim.

2 yorum:

  1. http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=929106&Yazar=FATİH%20ÖZGÜVEN&CategoryID=113

    YanıtlaSil
  2. Hayat'ın var olmayı öğrenmesi üzerine kurulu çok güzel bir film bence de. Dediğin gibi İstanbul'un keşmekeşi seslerle çok güzel verilmiş.

    İnsanların kesişen hayatlarının birbirlerinde yarattıkları karmaşayı da güzel anlatan filmin temasının diğer başlıkları bence ergen olmak, ilgi görmek istemek, cinselliğin yaşamın içindeki yerine tanık olmak, bunun mağduru olmak, sonra bunu kullanmayı öğrenmek, en sonunda o gerçekten güzel son sahneyle yenilmemek, var olmak... Adını çok güzel haketmiş (ya da filmin adı çok isabetli -birçok açıdan- konulmuş).

    Yönetmenin Hayat'ın içinden geçenle hayatın/hikayenin akışını kesiştirdiği sahneleri birbirinden ayırt etmeden anlatması da çok hoş olmuş. Filmin gerçekliğini kırmış, anlatımını kuvvetlendirmiş.

    Çok güzel Marmara ve İstanbul görüntülerinin ve aile vurgusunu yoğunluğunca veren dede, hayat ve babanın soluk alma sahnesinin yanında altı çizilesi bir başka muhteşem sahne bence kazandibi yeme sahnesi. Reha ERDEM'i ve tüm oyuncuları ben de kutluyorum.

    Ben Hayat Var'ı, yine ergenliğinde hayatın kaba kuvvet üzerine kurulu çirkin yönüyle yüzleşen bir erkek çocuğunun hikayesini anlatan "let the right one in"'in ardından izledim. Birbirlerine de paralel düştüler. Her iki film de naif, hayata yakın, başarılı.

    Dip Not: Blogunu rahatça kullanıyor buluyorum zaman zaman kendimi ... :-) Blog'u açmasan ne yapar mışım?

    YanıtlaSil