17 Aralık 2008 Çarşamba

berlin'de "caravaggio" : hoş ama boş


7 aralık 2008 pazar günü berlin’de staatsoper unter den linden’de bir dünya prömiyeri gerçekleşti: italyan koreograf mauro bigonzetti’nin “caravaggio”su.

bu projeyi ilk duyduğum ağustos ayından beri heyecanla bekliyordum; şansıma bayram tatili denk geldi, berlin’e gitme imkanım oldu. [seyahatimin esas tetikleyicisi sidi larbi cherkaoui’nin “sutra”sı olsa da, “caravaggio” ve bir düzine başka gösteri heyecanımı arttıran diğer unsurlardı. bunlardan beni hayal kırıklığına uğratmayanları peyderpey buraya aktarmaya çalışacağım.]
her ne kadar beklentilerimi boşa çıkarmış olsa da, “sutra”dan sonraki ilk izlenimlerimi “caravaggio” hakkında yazmaya karar verdim; ne de olsa insana her an bir dünya prömiyeri seyretmek nasip olmuyor.

mauro bigonzetti, önceden tanıdığım bir koreograf değildi, ismini ilk bu proje dolayısıyla duydum. araştırınca italya’da fena işler yapmadığını öğrenmek beklentimi arttırdı. bir italyan sanatçının bir italyan sanatçıyı anlatacak olması da projeyi ilginç kılıyordu. kaldı ki, ışıktan da sorumlu olan sahne tasarımcısı (carlo cerri) ve monteverdi’nin farklı eserlerindeki müzikleri kurgulayarak düzenleyen besteci (bruno moretti) de italyandılar (ve yıllardır bigonzetti ile çalışıyorlarmış).
projenin berlin ayağının en heyecan verici tarafı ise günümüzün efsanevi baleti (ve aynı zamanda berliner staatsballett’in genel sanat yönetmeni) vladimir malakhov’un “caravaggio”nun başrolünde dans edecek olmasıydı. onu sahnede ilk defa izleyecektim. ayrıca yine günümüzün en iyi balerinlerinden rus polina semionova malakhov’a eşlik edecekti.
kağıt üzerinde buraya kadar herşey yeterince vaatkardı.

perde ilk açıldığında naturalist bir dekorla karşılaşmamak ve eser devam ettikçe biyografik bir anlatımın tercih edilmemiş olduğunu görmek insanın içini rahatlatıyordu. afişindeki imajın tersine caravaggio tablolarının birebir canlandırılması tuzağına düşülmemesi de proje için artı puandı.
peki bu saydıklarım yeterli miydi eseri başarılı kılmaya? doğrusu, pek değil!
caravaggio’nun hırçın, huzursuz, karanlık karakteri nerdeydi! hayatının tekinsiz atmosferi, tablolarının yaramaz, kışkırtıcı ruhu nerdeydi!
maalesef bunları sahnede bulmak, izlerini koreografide sürmek mümkün değildi. hele de bir gazete söyleşisinde bigonzetti’nin derek jarman’ın “caravaggio”sundan haberdar olduğunu belirtmiş olmasına rağmen.

evet, belli ki bigonzetti tartışmasız bir estet! bu kadar estetik, güzel, etkileyici duolar, triolar, sextetler tasarlamak kolay kolay her koreografın harcı değil, hakkını vermek lazım!
zaten, eserin adı “caravaggio” olmasa, sorun kalmazdı bana göre.

caravaggio’ya dair bir tek, resim sanatında onunla özdeşleşen karanlık-aydınlık dengesindeki ustalığı ve ışık kullanım tekniği (chiaroscuro) başarıyla yansıtılmıştı esere. sahne üzerindeki zifiri karanlıklarda ve o karanlıklardan fırlayan ışıkla yıkanmış figürlerde caravaggio'yu "bulmak" mümkündü.
en arkada havaya/karanlığa asılmış gibi duran büyük altın varaklı tablo çerçevesinden ibaret yalın sahne düzenlemesi bütünüyle ışık tasarımından güç alıyordu.
ancak, insan berlin’de bir nefeste 13 sahne gösterisi seyredip de, istisnasız her birinde, sahnelenen eserin ruhuna uygun ve kusursuz bir ışık tasarımı görünce, “caravaggio”nun bu artısı da anlamını/değerini yitiriyor sanki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder